Beslenmek, yemek yemek doğduğumuz andan itibaren yapmaya başladığımız ilk eylemdir. Her şeyden önce temel bir ihtiyaçtır. Her bireyin bu ihtiyacı giderme şekli farklıdır. Bu ihtiyaca yüklenen anlamlar ise kişiden kişiye değişmektedir. Beslenmenin hepimiz için farklı anlamları olabilir: sadece doymak, yaşamak, sosyalleşmek, zevk almak, stres gidermek, boşluk doldurmak, öfkeyle başa çıkabilmek, vs… Besinlere yüklediğimiz anlamlar onlarla aramızda duygusal bir bağ geliştirir. Besinin duygu dünyamızda bir karşılığı oluşur. Kişi, öfke, sevinç, üzüntü, suçluluk, sıkıntı gibi duyguları hissettiği zamanlarda belirli besinlere veya aşırı yeme davranışına yönelir. Bazen de yememeyi veya takıntılı yeme alışkanlıklarına yönelir.
Kişi duygularını uygun şekilde ifade edemediğinde aşırı yeme, dürtüsel yeme, takıntılı yeme, yememe, yediğini kusma, duygusal yeme veya tıkınırcasına yeme şeklinde davranışlar sergiler. Besinler, yaşamla mücadelenin simgesi haline gelir. Beden ise bu mücadelenin savaş alanıdır. Gittikçe değişen beden diğer insanlarla ilişkide de “sınır” vazifesi görür. İfade edilemeyen tüm olumsuz duygular beden üzerinden ifade edilir. Bu nedenle arka plandaki duygusal süreçler çalışılmadan yapılan diyetler, cerrahi operasyonlar ve diğer müdahaleler kısa vadede işe yarar gibi görünse de yaşam değişikliği yapılmadığında uzun vadede etkisiz kalır.
Beslenme ile psikolojinin arasında önemli bir bağ vardır. Beslenme problemi yaşayan bir çok danışana bireysel veya grup çalışmaları ile hizmet vererek Psiko-Diyet programları oluşturuyoruz. Bu program alanında uzun yıllardır görev yapan iki uzman tarafından yönetilmektedir. Uzman Klinik Psikolog Eda Elbir ve Uzman Diyetisyen Nidanur Can olarak programlar kişiye özel protokol ile danışanın ihtiyacına uygun oluşturulur.